6 Nisan 2009 Pazartesi

www.sutunhaber.com

Brent Scowcroft: PKK'yı kulandık



Akşam Gazetesin'den Nagehan Avcı'ya mülakat veren ABD'nin iki eski başkanlarından baba ve oğul Bush'ların dış politika danışmanı, PKK ile ilgili çarpıcı itiraflarda bulundu.



Arka Plan: Bugünkü konuklar dünyaya yön veren ABD politikalarının kilit isimlerinden iki ünlü stratejist:1) Gerald Ford ve George H. W. Bush'un (Baba Bush) Milli Güvenlik Danışmanlığı'nı, oğul Bush'un ise Dış İstihbarat Kurulu Başkanlığı'nı yürüten, halen Türk-Amerikan Konseyi Başkanı görevini sürdüren General Brent Scowcroft.



2) Jimmy Carter'ın Ulusal Güvenlik Danışmanlığı'nı yürüten, dünyanın en ünlü stratejistlerinden Dr. Zbigniew Brzezinski.



Scowcroft oğul Bush'un ilk döneminin 'ılımlı kanat' Cumhuriyetçiler'inden; Türkiye'yi yakından tanıyor ve bize yakın duruşuyla biliniyor. Brzezinski ise Afganistan'da Sovyetler'e karşı İslam'ın yükseltilmesine ve İran'daki İslam devrimine yön veren kilit bir isim. Kısacası bugün İslam'ın imajından kaynaklanan sorunların altında onun da imzası var, diyebiliriz. Artık yönetimde bulunmasalar da iki isim de halen Amerikan politikalarına yön veren düşünce kuruluşlarında görev almaya devam ediyor.



ABD'nin artık PKK'ya ihtiyacı yok
Baba ve oğul Bush'un politikalarında kilit rol oynayan General Brent Scowcroft ABD'nin PKK'ya yaklaşımıyla ilgili tarihi bir itirafta bulundu. 'Geçmişte PKK'yı İran'a karşı kullandığımız doğru' diyen Scowcroft'a göre Washington'ın artık örgüte ihtiyacı kalmadı. İran'la diyalog istiyor. Bu nedenle PKK'nın tasfiyesini destekliyor



Erbil'de nisan sonunda bir Kürt Kurultayı toplanacağı ve orada PKK için tasfiye kararı çıkarılacağı iddia ediliyor. Sizce bu mümkün mü?
Umut ediyorum mümkündür. Bence en ideal durum ateşkes. Sonuçta en azından Kürt Bölgesel Yönetimi ikna edilip, bir anlaşma imzalanacak ve sınır geçişlerinin önüne geçilecek. Bu meseleyi bitirmek için birçok yol var ama şu anda önemli olan PKK'dan kaynaklanan korkunç duruma son vermek.

PKK'nın ateşkes ilanı, ABD'nin lehine mi demek istiyorsunuz?
Evet, kesinlikle öyle.

Neden? Ne değişti?
PKK ve kolu PEJAK, aynı zamanda İran'ın aleyhinde de faaliyet gösteriyordu. Biz bunun için onlara destek veriyor, hatta onları cesaretlendiriyorduk. Ancak şimdi işler değişti. Kazanmak istediğimiz insanlara artık zarar vermek istemiyoruz. İran'ı yanımızda istiyoruz.

PKK'ya desteğe gerek kalmadı mı diyorsunuz?
Evet, İran'a karşı yeni bir yaklaşım var gündemde. Bir de Irak Savaşı zamanında güneydeki cephelerde savaşıyorduk. Kürt bölgesi, geri kalanlara göre oldukça sakindi. Biz de gücümüzü PKK'nın peşinden giderek harcamak istemedik. Zaten öyle bir şey mümkün de değildi.

'İran'a karşı yeni bir yaklaşım'ın içinde neler var?
Onlarla diyaloğa girip, 'Siz bölgede büyük bir devletsiniz. Güvenlik başta olmak üzere birçok sorununuz var. Bunlar üzerine konuşalım' demek istiyoruz. Irak ve Afganistan'da operasyonlarımız var, bölgedeki problemleri çözmek istiyoruz ki herkes kendini güvende hissetsin.

Bu konuda Türkiye daha aktif bir rol almak istiyor. Arabuluculuk
konusundaki gayretini nasıl buluyorsunuz?
Türkiye'nin bu çabaları, bizim için çok anlamlı ve önemli. ABD bölgeyi ve dinamiklerini anlamıyor. Bizim için çok zor bir coğrafyadan bahsediyoruz. O coğrafya Türkiye'nin arka bahçesi. Sizin Ortadoğu'da bir tarihiniz var. Bunu önemsiyoruz.

Bu bağlamda yeni ABD yönetiminin, Türkiye'yi İslam dünyasında nerede gördüğü kritik bir nokta. Başkan Obama Müslümanlara yönelik hazırladığı konuşmayı Türkiye'den mi yapacak?
Böyle bir olasılık var. Obama bu konuşma için Türkiye'yi düşünmüş olabilir. Ancak Başbakan Erdoğan'ın, bundan hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.



ASKERİ ANLAMDA LAİKLİĞİNİZ ÖNEMLİ DEĞİL
Neden hoşlanmasın?
Türkler, Müslüman kimliklerine vurgu yapılmalarından ne kadar hoşnutlar bilmiyorum da ondan. Erdoğan da bunu istemeyebilir. Ancak konuşma için Türkiye çok uygun, çünkü çok tarafsız bir yer.

Richard Holbrooke Türkiye için 'ılımlı İslam' tabirini kullanmıştı. Bu tabir çok konuşuldu. Obama yönetimi aynı vurguya devam edecek mi?
Sözcüklere takılmayın, gerçek bu. Bizim için Türkiye din ve devleti doğru bir şekilde barındırabilen bir ülke. Bu yüzden biz size 'örnek ülke' diyoruz. Ama bazen sizin bu tanımdan hoşlanmadığınızı düşünüyoruz.

'Ilımlı İslam' derken sizin vurgunuz 'ılımlı'ya mı?
Evet, işte bu önemli bir ayrıntı. Biz 'ılımlı'ya vurgu yaptık, siz 'İslam'a vurgu yaptığımızı düşündünüz galiba.

Türkiye'nin laik kalması ABD için ne kadar önemli?
Değişir. 'Eğer laik olmazsa dini rolü ne olacak?' sorusu önemli. Biz şeriatla yönetilen, İslamcı bir Türkiye görmekten nefret ederiz. Bu bir adım geri gitmek demektir. Ancak Türkiye Atatürk'ün istediği anlamda bir 'askeri laiklik'e devam eder mi, etmez mi o sizin bileceğiniz iş. Atatürk sistemi değiştirmek zorundaydı. İslam'ın merkezi İstanbul'du. Onu silmeye çalıştı. Bu yüzden laiklik konusunda hassasiyeti çok fazlaydı. Artık dengeler değişti.

Bu ne demek?
Katı anlamda askeri laikliği devam ettirip, ettirmemeniz sizin meseleniz demek. Bizim için önemli değil. Türkiye'nin muhafazakarlaşması vesaire, ABD için mühim değil. Burada mesele, esas resmin değişmemesi.

Başkan Obama, Türkiye'ye Avrupa'nın ardından geliyor. Bu, ABD yönetimini Türkiye'yi Avrupa'nın bir parçası olarak görme eğiliminde olduğu anlamına gelir mi?
Bu cevaplaması zor bir soru. Ancak ziyaretin zamanlaması çok isabetli. Bölgede olan çok fazla şey var. Obama'nın ziyaret için çok seçeneği vardı, Türiye'ye gelmesi ona verdiği önemi gösteriyor.

Neden önem veriyor Türkiye'ye?
Hem Türkiye'nin bölgesel önemini gördüğü için hem de ilişkilerin bir revizyon gerektirdiğini düşündüğü için. Artık askeri müttefikliğin ötesine geçmeliyiz.

Ziyaretin ajandasının üst sıralarında ne var?
Afganistan ve Irak'tan çekilme kritik konular. Önemli başlıklar bunlar olur. İran, PKK ve Kafkaslar da konuşulacaktır.



Carter'in danışmanı Zbigniew Brzezinski: Türkiye tarafını belli etmeli
Türkiye'nin Ortadoğu'da başrole soyunmayı hedeflediği bir dönemde, Başkan Obama'nın ziyaretini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bence zamanlama mükemmel. Ancak şunu belirteyim ki bir Amerikan Başkanı'nın bir müttefikini ziyareti her zaman iyi zamanlama demektir.

Sizce İslam dünyasına yapacağı konuşma bu ziyarette mi gerçekleşecek?
Bu sorunun cevabını bilsem bile söylemem. Bu spekülasyonlara yol açar. Burada önemli olan o konuşmanı içeriğidir, yeri değil.

Ziyaretin ana maddelerinden biri Afganistan'a ek asker talebi olacak gibi görünüyor. ABD, Afganistan için yeterli sayıda asker bulabilecek mi?
Türk askeri gücünün, Afganistan'da çok faydalı olacağından şüphe yok. İyi savaşçılar ve Müslümanlar. Yerel farklılıkları biliyorlar ve duyarlılık gösteriyorlar. Ancak Obama'nın ziyareti salt, Afganistan'a asker talebine indirgenmemeli. Ajandada başka önemli meseleler var.

Örneğin?
Karışık bir bölgede önemli bir güç Türkiye. Kısmen de olsa İran, Suriye ve İsrail üzerinde etkisi var. Kürt meselesi dolayısıyla Irak'tan beklentisi var. Kafkaslar'daki denge de önemli. Orta Asya'daki Türki cumhuriyetlerdeki etkisi artıyor. Başka çok önemli bir neden de AB'ye aday ülke olması.

AB demişken... ABD, Türkiye'nin NATO'ya üye olmasına yardımcı olmuştu. Aynı şeyi AB sürecinde de yapacak mı?
Avrupa uzun vadede din ile tanımlanamaz. Onun yerine ekonomik gerçekler, jeopolitik vizyon ve hukuk devleti kavramları ortak bir Avrupa tanımı için önemli. Türkiye bu tanımlara uyarsa ABD onun yanında olur. Uymazsa ve AB'den uzaklaşırsa başka. O zaman 'Hangi yöne gidecek?' diye sormak gerekir.

Hangi yöne gider?
Bilmiyorum ama Türkiye zaman zaman 'tarafsızım' diyerek taraf tutmuş oluyor. Örneğin Gürcistan krizinde böyle yaptı. Bakü-Ceyhan hattı kesilse, Azerbaycan yön değiştirse Türkiye yine 'tarafsızım' diyebilir mi? Gerekli zamanlarda tarafı belli etmek gerekir.

Sanırım burada Rusya politikasına gönderme yapıyorsunuz. ABD'nin yeni yönetiminin, Rusya'ya yönelik de bir diyalog stratejisi var...
Doğru, Rusya ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Sonuçta Rusya bir yerde, Ukrayna'yı takip ederek Avrupa'ya dahil olacak. Bu yüzden onunla iyi ilişkiler bizim çıkarımıza. Ama ilişki dediğiniz karşılıklıdır. Bu yüzden Rusya'dan insan haklarına saygılı olmasını, iyi komşuluk ilişkileri kurmasını ve kendine özel ayrıcalık alanları tanımamasını istiyoruz.



Hamaney'in sorunu



Obama yönetimi, İran'la diyalog konusunda kararlı ancak İran'ın dini lideri Hamaney'den henüz olumlu bir tepki gelmedi. Diyaloğun başlama olasılığı var mı?
Olumlu tepki vermediyse bu Hamaney'in sorunu, Obama'nın değil. Bush'un aksine, Obama yapıcı bir temas için hevesli olduğu mesajını veriyor. İranlı liderler ne derse desin, ülkesini seven İranlılar, Obama'nın talebine olumlu bakacaklardır.

Bu konuda Türkiye arabulucu olma gayretinde. Faydası olur mu?
Yardım edebilirse tabii ki olur. Ama acaba yardım edebilir mi? İranlıların böyle bir talebe olumlu yaklaşacaklarını sanmıyorum. Sonuçta ABD, Türkiye'nin yardımını ister.

feyzullah birışık

Tüm belediyeler kaybetti


Değerli okuyucularım, gündemi takip edip, yazılarını ona göre belirleyen siyasi bir kalem değilim… Ama insan bazen haksızlıkları, yanlışı görüp ve akideye zarar verecek bir vakayla karşılaşınca ister istemez o konuda bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyor…

Hiçbir partiye yakın olmadığım halde seçim sonuçlarını birçokları gibi ben de takip ettim. Geçen pazar günü kazanan ve kaybeden belediye başkanlarının ekrana yansıyan yüzlerini gördüğümde Aman Allah’ım! Dedim… Kaybedenlerin yüzü asık, kazananlar neredeyse kalkıp halay çekecekler… Aklıma Allah Resulünün şu hadisi şerifleri geldi;
‘’ Ey Abdurrahman! Görevi isteme! Zira görev sana talebin üzerine verilirse onunla başbaşa bırakılırsın. Eğer istemeden verilirse bu görevde yardım görürsün….’’( Buhari.7147 nolu hadis.)

Ey Allah’ın resulü! Burda olsaydınız da ülkemin halini bir görseydiniz! Senin kutlu sahabilerinden Ömer b.Abdulaziz halife seçilirken, eşine; Ümmetin sorunlarıyla ilgilenirken sana fazla vakit ayıramayabilirim. Sana zulmetmek istemiyorum. İstersen boşanalım.!’Diyor! SubhanAllah! Sorumluluk bilinci neler söyletiyor kendilerine!

Ülkemin insanları mevki, makam, şöhret , para ve koltuk için birbirlerine silah çekebiliyorlar… Başkanlık yarışını bir görseydiniz! Kendilerine görev verilmiyor! Onlar göreve talip oluyorlar! Yani dediklerinizin tam tersi uygulanıyor bu topraklarda… Allah’ın emir ve yasaklarının rafa kaldırıldığı ve senin cennet adresini gösteren ayak izinin silinmeye çalışıldığı bu topraklarda belediyecilik yükünü sırtlayanların bayram yaptığını bir görseydin!

Sırtlarındaki yükün ağırlığı onları kara kara düşündüreceğine bayram yapıyorlar… Kimsenin hakkında isim vererek zanda bulunmak istemiyorum ama ortada trilyonluk bir pasta var ve her belediye başkanının etrafında onlarca tanıdıklar var… Gerisini siz düşünün…

Belediye başkanlığı koltuğuna oturan bir insan içindeki hükmetme duygusunu sonuna kadar tatmak isteyebilir… Trilyonluk rüşvet teklifiyle karşılaşabilir ki mutlaka karşılaşıyorlardır… Tüm belediye başkanları, belediye gelirlerini hesaplarına yatırırlar demiyorum… İllaki yatırımlar yapacaklar… Sadece , aldıkları yükün ağırlığını bilemediklerini iddia ediyorum…

Tirilyonluk bir bütcenin kumandasını eline alan ve harcama yetkisi olan bir belediye başkanı yüzbinlerin hakkına girmemek için çok hassas olması gerekir. Çok ağır bir sorumluluk altına giren bir insanın yüzü güleç olmamalı… kara kara düşünmesi gerekirken kazanan her bir başkan sevinç çığlıkları atıyor…

Aslında arızanın büyüklüğü seçim mantığından kaynaklanıyor… Bir hastanın kangren şüphesinden dolayı bacağı kesilsin mi kesilmesin mi?’ diye neden halk oylaması yapılmıyor da uzman doktorlar kendi aralarında karar veriyor?

Doktora tezleri neden halk tarafından değerlendirilmiyor da uzman jüri tarafından değerlendirilmeye tabi tutuluyor? Spor müsabakaları neden izleyiciler tarafından denetlenmiyor da uzman gözlemciler tarafından denetliyor?

Peki ne yapmalı;

Üç beş pilot ilde belediye fakültesi açılmalı. Dereceye girenler birkaç yıl staj yapmalı ve projeler üretmeli… Kim daha başarılıysa o kişi uzmanlar tarafından seçilmeli… Halk ne anlar kim daha ehil? Sadece önceden belediye başkanlık dönemimlerinin kıyaslarını yaparak seçerler birilerini. Bu da ne decere mantıklı onu da siz düşünün!

Çok garip bir toprakta yaşıyoruz… İşlerin ehil olmayanlara verildiği bir topraklarda yaşamanın dayanılmaz acısını tadıyoruz. Hepsi bu…

Canınızı sıkmışsam hakkınızı helal edin. İnanın gördüğüm resim bu maalesef… Haftaya içinizi açacak konularla karşılaşmamız duasıyla Allah’a emanet olun.

5 Nisan 2009 Pazar

Sutunhaber

Zeydi'nin ailesi konuştu



Muntazar el Zeydi’yi bütün dünya Irak’ta düzenlenen bir basın toplantısı esnasında Bush’a fırlattığı ayakkabılarla tanıdı. El Zeydi ve ayakkabıları bir anda başta Iraklılar olmak üzere yeryüzündeki bütün mazlum halkların sembolü haline geldi. El Zeydi şu an Arap Dünyası’nın en büyük kahramanları arasında sayılıyor ve başta Arap Basını olmak üzere Dünya Basını Zeydi ile ilgili gelişmeleri son derece yakından takip ediyor. El Zeydi’ye geçtiğimiz haftalarda da Irak Mahkemesi tarafından 3 yıl hapis cezası verilmişti. Biz de el Zeydi’nin kardeşlerini bulup Zeydi ile ilgili merak edilenleri konuştuk. Sizleri Türk Basını’nda kapılarını ilk defa Gerçek Hayat’a açan Zeydi’nin ailesi’nden Uday Zeydi’nin sorularımıza verdiği cevaplarla baş başa bırakıyoruz.



Adem Özköse / Sütun Haber







-Kardeşiniz Muntazar el Zeydi Bush’a ayakkabı fırlattı ve bir anda Arap Dünyası’nın özellikle de Iraklıların kahramanı haline geldi. Fakat kamuoyu Zeydi’yi çok yakından tanımıyor. Sohbetimize Zeydi’yi tanıyarak başlayabiliriz.



Muntazar el Zeydi 1979 yılında Bağdat’ta doğdu. İlkokul ve liseyi Bağdat’ta okudu. Biz fakir bir aileydik bu nedenle diğer kardeşlerim gibi Muntazar da ailemizin geçimine katkıda bulunmak için bir taraftan eğitimini sürdürdü, diğer taraftan da Bağdat’ta inşaatlarda çalıştı. Muntazar liseden sonra üniversiteyi kazandı ve Bağdat Üniversitesi’nin teknoloji bölümünden mezun oldu. Üniversiteyi bitirdikten sonra ise gazeteciliğe başladı. Bush’a ayakkabı fırlattığı anda da Bağdat Televizyonu’nda muhabirlik yapıyordu.



-Zeydi Bush’a ayakkabı fırlatmadan önce böyle bir eylem gerçekleştireceğini size haber verdi mi?



Hayır, bize haber vermedi. Fakat gazetecilik esnasında şahit olduğu olaylar nedeniyle Bush’a ve Amerikalı Askerlere karşı bir hayli öfkeliydi. Bu nedenle sürekli olarak “Amerikalılara iyi bir ders vermek gerekir” diyordu. Kardeşim gazetecilik yaptığı esnada haberini yaptığı iki olaydan çok etkilenmişti. Hatta bu olayları bize anlatırken ağlamıştı.



MUNTAZAR’I ETKİLEYEN İKİ OLAY



-Neydi bu olaylar?



İlk olay 2006 yılında Bağdat’ın güneyindeki Mahmudiye’de gerçekleşen bir olaydı. 5 Amerikan Askeri, Cenabi Ailesi’nin evine baskın düzenleyip 14 yaşındaki Abir Cenabi’ye tecavüz ettikten sonra olaya şahit olan kızın annesini, babasını ve 7 yaşındaki kardeşini öldürmüşlerdi. Bu olay hepimizi olduğu gibi kardeşimi de yıktı. Diğer olay ise geçen Mayıs ayında gerçekleşti. Bağdat’ın Batısı’ndaki Rıdvaniye’de ABD Askerlerinin kurşunlarıyla delik deşik olan bir Kur-an bulunmuştu. Muntazar bu olayı da haberleştirmişti ve o gün işten eve döndüğünde çılgınlar gibiydi. Kur-anı Kerim’e karşı yapılan bu hakaret kardeşimi çok üzmüştü ve Muntazar gördüklerini bize gözyaşları içinde anlattı. Muntazar 3 sene önce gazeteciliğe başlamıştı. Bu 3 sene içinde şahit olduğu olaylar kardeşimin psikolojisini ve kişiliğini bir hayli değiştirdi. Daha önceleri neşeli birisiydi; gazeteciliğe başladıktan sonra düşünceli, gergin, hatta öfkeli biri haline geldi. Sonunda da bu olay gerçekleşti.



-Zeydi’nin Bush’a ayakkabı fırlattığını öğrendiğinizde tepkiniz ne oldu?

Olayı ilk olarak Muntazar’ın kameramanlığını yapan Ahmet Aziz Cebbar’dan duyduk. Ahmet Aziz Cebbar beni telefonla aradı ve; “Muntazar Amerikan Başkanı’na ayakkabı fırlattı; çabuk televizyonu aç” dedi. Önce inanamadım, Ahmet’in şaka yaptığını düşündüm. Daha sonra televizyonu açınca Muntazar’ın Bush’a ayakkabı fırlattığı görüntüyle karşılaştık.



“MUNTAZAR’LA GURUR DUYUYORUZ”



-Bu görüntüleri ilk seyrettiğinizde neler hissettiniz?



Bir çok duyguyu bir anda yaşadım. Bir Iraklı olarak Muntazar’la gurur duydum; çünkü Muntazar ülkemizi işgal edenlere iyi bir ders vermişti. Bir kardeş olarak ise Muntazar adına korktum, çünkü Muntazar’a işkence yapabilirlerdi hatta O’nu öldürebilirlerdi. Haberi seyreden komşularımız tebrik etmek için evimize geldiler. Daha sonra televizyoncular bizimle röportaj yapmaya başladılar. İlk olarak Irak Hükümeti’nin Resmi Televizyon’una konuştum. Onlara; “Kardeşimizle gurur duyuyoruz, Muntazar bir kahramandır. Iraklılar olarak işgalcileri ülkemizde istemiyoruz. Hepimiz birer Zeydi’yiz” dedim. Daha sonra binlerce kişi evimizin önünde toplandı ve insanlar Muntazar’ı destekleyen sloganlar atmaya başladılar.



-Olaydan kaç gün sonra kardeşinizi görebildiniz?



Olaydan 4 gün sonra Muntazar’ı görmemize izin verdiler. Muntazar’ı Yeşil Bölge’deki bir emniyet binasında tutuyorlardı.







“4 GÜN BOYUNCA İŞKENCE GÖRDÜ”



-İlk karşılaştığınızda durumu nasıldı?



Maliki’nin korumaları 4 gün boyunca Muntazar’a işkence yapmışlar. Kardeşimin yüzünde ve boynunda yara izleri vardı. Kaburga kemiklerinin bazıları kırılmıştı, sağ kolunu hareket ettiremiyordu ve ön taraftaki dişlerinden biri de kırılmıştı. Muntazar’ın vücuduna 4 gün boyunca aralıklarla elektrik vermişler ve kardeşime Bush’dan özür dilemediği takdirde öldürüleceği yönünde tehditlerde bulunmuşlar. İlk karşılaştığımızda Muntazar’ın durumu gerçekten çok kötüydü ve konuşmakta zorlanıyordu. Muntazar’la karşılaşır karşılaşmaz O’nun elini öptüm. Bunun üzerine Maliki’nin korumaları “Sen Muntazar’dan büyüksün. Niçin kardeşinin elini öpüyorsun” diye sordular. Ben de onlara “Bu el öpülmeye layık bir el. Çünkü Bush’a ayakkabı bu elle fırlatıldı” dedim. Muntazar sözlerimi duyunca güldü ve cevabım nedeniyle sevindiğini söyledi. Muntazar’a Bush’dan özür dileyip dilemeyeceğini sorduğumda; “4 gündür Bush’tan özür dilemem için bana işkence yapıyorlar. 4 gün değil, 40 gün de işkence yapsalar yine Bush’tan özür dilemeyeceğim” dedi.



- İlk karşılaşmanızda olay günü neler yaşandığı ile ilgili Zeydi’den bilgi alabildiniz mi?



İlk karşılaşmamızda fazla konuşamadık. Muntazar gördüğü işkenceler nedeniyle ayakta zor duruyordu. Daha sonraki ziyaretlerimde her şeyi ayrıntılarıyla konuştuk.



-Bu ayrıntılardan bize de bahseder misiniz?



O gün ki basın toplantısına Maliki ile birlikte Bush’un da katılacağı, güvenlik nedeniyle kimseye haber verilmemiş. Kardeşim de basın toplantısı yapılan salona sadece Maliki’yi dinlemek için gitmiş. Karşısında birden Bush’u görünce Irak’ta katledilen, aşağılanan insanları hatırlamış. Amerikalıların akıttıkları onca kana rağmen Bush’un Iraklıların karşısına geçip hiçbir şey olmamış gibi gülümsemesi kardeşimi çok öfkelendirmiş. Önce Bush’a bağırmış daha sonra da ayakkabıları fırlatmaya başlamış. 2 ayakkabı da Bush’a isabet etmeyince bu sefer yanında bulunan bir başka gazetecinin ayakkabılarını çıkarıp onları atmayı düşünmüş. Bu sırada arkadan bir gazeteci Muntazar’ı tutmuş, daha sonra da Muntazar Maliki’nin korumaları tarafından gözaltına alınıp Yeşil Bölge’ye götürülmüş.



MUNTAZAR HANGİ HATASINA ÜZÜLDÜ?



-Ayakkabılar Bush’a isabet etmediği için Zeydi üzülmüş mü?



Evet üzülmüş. Hatta bana dedi ki; “Bush’a ayakkabı fırlatırken hatalı davrandım. Ayakkabıları fırlattıktan sonra ‘Al bu sana veda öpücüğü’ demem gerekirken, bu sözleri ayakkabıları fırlatmadan önce söyledim. Bush da olayın farkına varıp yüzünü ayakkabı darbelerinden korudu. Elime bir daha böyle bir fırsat geçerse Bush’a ayakkabıları fırlattıktan sonra bağırırım”



-Irak Resmi Televizyonu’nda Zeydi’nin bu olaydan dolayı Irak Devlet Başkanı Nuri Maliki’den özür dilediği yönünde bir haber yayınlanmıştı. Bu haber doğru mu?



Bu haber doğru değil. Muntazar Maliki’den özür dilemedi. O gün hedefinin sadece Bush olduğunu ve bu eylemin Maliki’ye yönelik bir eylem olmadığını ifade etti. Hatta bir hükümet görevlisi bize haber gönderip Muntazar adına Maliki’den özür dilersek Muntazar’ın affedileceğini söyledi; fakat biz bu isteği geri çevirdik. Kardeşim, herhangi bir kimseden özür dileyeceğimiz bir davranışta bulunmadı. Muntazar vatansever her Iraklının yapmak istediği şeyi yaptı, bu nedenle ailesi olarak Muntazar’la gurur duyuyoruz.



-Zeydi’nin hakkında basında çıkan bazı haberlerle ilgili de sorular sormak istiyorum. Muntazar’ın evindeki odasında Che Guevara’nın resminin asılı olduğunu ve Muntazar’ın solcu olduğuna dair haberler çıkmıştı. Bu doğru mu?



Muntazar’ın odasında Nelson Mandela, Gandi ve Che Guevara’nın resimlerinin asılı olduğu doğru. Fakat Muntazar solcu değil.



- Zeydi’nin önce Sünni, daha sonra da Şii olduğu iddia edildi. Muntazar Sünni mi, yoksa Şii midir?



Kardeşim Muntazar ne Şii ne Sünni; sadece Müslüman’dır. O ayrıca vatanını seven onurlu bir Iraklıdır. Irak’ta Şii-Sünni ayrışması işgalle birlikte başladı. İşgalden önce böyle bir ayırım yoktu, Sünniler ve Şiiler kendi aralarında evlilikler yapıyorlardı. Fakat Amerikan işgali bizi Şiiler, Sünniler, Araplar, Kürtler, Türkmenler diye gruplara ayırdı. Bu bölücü ayrım Irak’a zarar veren bir ayırımdır. Biz sadece vatanlarını ve dinlerini seven Iraklılarız. Muntazar’ın Gazzeliler için de bir mesajı var, bu kısa mesajdan bir bölümü izin verirseniz sizinle paylaşmak istiyorum.



BİR AYAKKABI DA GAZZE İÇİN



-Buyurun



Murteza diyor ki; “Gazze için de Bush’a ayakkabı fırlatmak istiyorum. Eğer bir daha fırsat bulursam bu sefer ayakkabıları hem Gazzeliler, hem de Iraklılar için fırlatacağım.”



-Ayakkabılarla ilgili de çeşitli iddialar var. Ayakkabılar iddia edildiği gibi yok edildi mi?



Hayır. Biz ayakkabıların ellerinde olduğunu düşünüyoruz. Irak Hükümeti direnişin sembolü haline geldiği için ayakkabılardan korkuyor ve ayakkabıları saklıyor.



- Kardeşiniz, Bush’a ayakkabı fırlattıktan sonra sizin hayanızda da değişiklikler oldu mu?



Evet, hem de çok. Iraklılar bize büyük bir sevgi ve ilgi gösteriyorlar. İnsanlar bizi gördükleri yerde “Bunlar Muntazar’ın kardeşleri” diyerek bizimle fotoğraf çektirmek istiyorlar. Sürekli olarak Arap Ülkelerine davet ediliyoruz ve Irak için düzenlenen programlara katılıp Muntazar’ın cezaevinden Araplara gönderdiği mesajları okuyoruz. Bunlar hayatımızda meydana gelen olumlu değişiklikler. Bu olumlu değişikliklerin yanında olumsuz değişikliklerle de karşılaştık.



Ne gibi?



Kardeşlerimizden biri Irak İstihbaratı tarafından gözaltına alındı ve işkence gördü. İşkence görmesinin tek sebebi ise Muntazar’ın ailesinden olması. Sürekli olarak tehdit telefonları ve mesajları alıyoruz. Telefonumda şu an en az 15 tehdit mesajı var.



-Mesajlarda neler yazılı?



Bizden Bush ve Maliki’den özür dilememizi istiyorlar. Eğer özür dilemezsek öldürülecekmişiz. Bu tehditler nedeniyle çocuklarımı okuldan almak zorunda kaldım. Ayrıca Muntazar Bush’a ayakkabı fırlatmadan önce Irak Kültür Bakanlığı’nda memur olarak çalışıyordum. Muntazar’ın olayından kısa bir zaman sonra hükümet beni işten attı. Bizden özür dilememizi istiyorlar; fakat ne Muntazar ne de biz kimseden özür dilemeyeceğiz.



“3 YILLIK CEZAYA ÜZÜLMEDİK”



-Kardeşinize geçtiğimiz haftalarda Irak Mahkemesi tarafından 3 yıl hapis cezası verildi. Muntazar kendisine verilen ceza hakkında ne düşünüyor?



Biz daha fazla ceza bekliyorduk. Ceza aldıktan sonra Muntazar’ı ziyaret ettim, morali çok iyiydi. Bana dedi ki: “Bush’a ayakkabı fırlattığım için aldığım bu 3 senelik cezayı Iraklı şehid ailelerine hediye ediyorum.” Muntazar ayrıca bizden bir istekte bulundu.



Nedir bu istek?



Muntazar bizden Irak Hükümeti’nin elinde olan ayakkabılarını almamızı istiyor. Ayakkabılara ödenecek parayla Bağdat’a ve Gazze’ye birer yetimhane inşa ettireceğiz. Bu fikri bize Muntazar verdi.



-Zeydi Cezaevi’nden çıktıktan sonra ne yapmayı düşünüyor?



Irak’taki siyasi grupların çoğu daha şimdiden Muntazar’a milletvekilliği teklifinde bulunmaya başladılar. Fakat Muntazar bu teklifleri reddetti. Muntazar’ın cezasını yatıp çıktıktan sonra tek isteği Irak’a ve yetimlere hizmet etmek.



-Son olarak ne söylemek istersiniz?



Türkiye Halkı’na mazlum insanlara verdikleri destek nedeniyle çok teşekkür ediyoruz ve Iraklılar olarak Türkiye Halkı’nı selamlıyoruz.



Ayrıca Türkiye’ye de bir ziyarette bulunmayı düşünüyoruz. Bu ziyaret vesilesiyle Türkiye Halkı’na Gazze’deki saldırılar esnasında gösterdikleri duyarlılık nedeniyle teşekkür edip Muntazar’ın selamlarını iletmek istiyoruz.



GERKÇEK HAYAT / SÜTUN HABER - www.sutunhaber.com